93 Harbi ya da
1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı Osmanlı padişahı
II. Abdülhamit döneminde yapılan bir
Osmanlı-Rus savaşıdır.
Rumi takvime göre
1293 yılına denk geldiğinden Osmanlı tarihinde 93 Harbi olarak bilinir. Hem Tuna Cephesi'nde, hem de Kafkasya Cephesi'nde savaşılan 93 Harbi
Osmanlı Devleti için büyük bir yenilgiyle sonuçlanmış; hem büyük bir toprak kaybına neden olmuş, hem de Rus ordusunun İstanbul'un eşiğine (
Yeşilköy) kadar gelerek
[1] Osmanlı
Savaşı hazırlayan koşullar [değiştir]93 Harbi'nin en önemli nedenleri arasında Rusya'nın Osmanlı Devleti'nin Balkanlar'daki Ortodoks vatandaşları üzerindeki etkisini arttırma amacı sayılabilir. İngiltere ve Fransa Rusların güçlenmesini istemediğinden Osmanlıların yanında olmayı tercih etmiş
Rusya Balkan köpeklerini Osmanlılara saldırtmaya hazırlanıyor (İngiliz Punch dergisinde yayınlanmış bir karikatür)
17 Haziran 1876Ayrıca
Osmanlı hazinesi Sultan
Abdülmecit'in döneminden beri yapılan aşırı harcamalar sonucu
Avrupa'ya karşı ağır bir şekilde borçlanmıştı ve bu borçları ödeyebilmek için Balkanlardaki vergiler yükseltilmişti. Bu ağır vergiler Balkan halkları arasında hoşnutsuzluk yaratmıştı. Ayrıca Kafkaslar'dan Ruslar tarafından göçe zorlanan Çerkez, Abhaz gibi Müslüman gruplar Balkanlar'da yerleştirilmiş
[2]; bu göçmenlerle Balkanlar'da yaşayan Hristiyanlar arasında büyük bir düşmanlık ortaya çıkmıştı. Nisan
1876 yılında ortaya çıkan Bulgar isyanları bu Müslüman göçmenlerin yardımıyla bastırıldı ama isyanların bastırılması sırasında ölen Bulgarlar için Avrupa'da büyük bir sempati oluştu. İsyanlar sırasında ölen Müslümanların sayısını hiçe sayan Avrupa basını Osmanlı Devleti'ne karşı çok olumsuz bir hava oluşturdu. Osmanlı Devleti'ni Bulgarlar, Sırplar ve Romenlere daha geniş bir özerklik vermeye zorlamak için
İstanbul'da bir konferans toplandı.
Tersane Konferansı adı verilen bu konferansın kararlarını yumuşatmak için tahta yeni çıkmış olan
II. Abdülhamit konferansın toplandığı
23 Aralık 1876 günü alelacele
I. Meşrutiyet'i ilan ettiyse de, konferans
Osmanlı Devleti'ne karşı çok ağır kararlarla sonuçlandı. Bu kararların Osmanlı Devleti'nce reddedilmesi üzerine
Rusya,
Paris Antlaşması'nın (
1856)
Karadeniz'de tersane ve savaş gemisi bulundurulmayacağına ilişkin hükümlerini tanımadığını bildirdi. Ardından da Ortodoks uyruklarına söz konusu antlaşmadaki hükümleri uygulaması için
Osmanlı Devleti'ne baskıda bulunmaya başladı. Bu sırada
İngiltere,
Rusya'nın Osmanlılara savaş ilan etmesini önlemek amacıyla Londra Konferansı'nın toplanmasına önayak oldu. Ama Osmanlılar konferansta hazırlanan protokolü içişlerine müdahale sayarak reddettiler. Ülkedeki Panslavist akımların etkisiyle protokolün reddini bir savaş nedeni sayacağını önceden bildirmiş olan
Rusya 24 Nisan 1877'de
Eflak ve
Boğdan'a girerek Osmanlılara savaş açtı. Osmanlılar,
Kafkasya ve
Tuna olmak üzere iki cephede, kendilerinden üstün durumdaki Rus ordusuna karşı zorlu bir savunma savaşı vermek zorunda kaldılar.
Kafkasya cephesi [değiştir]Kafkasya cephesinde
Ahmed Muhtar Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleri, General
Loris-Melikov komutasındaki Ruslara karşı uzun süre direndi.
Nisan -
Mayıs 1877'de
Doğubeyazıt ve
Ardahan Ruslarca işgal edildi. Ama
Halyaz ve
Zivin'de Rus orduları yenilgiye uğradı. Gedikler (
25 Ağustos) ve Yahniler (
4 Ekim) çarpışmaları Osmanlıların zaferiyle sonuçlandı. Rusların
15 Ekim'deki Alacadağ Çarpışması'nda kazandığı zaferle Kafkas cephesindeki Osmanlı kuvvetleri çözülmeye başladı.
Kasım 1877'de
Kars'ı ele geçiren Rus Orduları
Erzurum'a yöneldi.
Ahmed Muhtar Paşa Kars-
Erzurum arasında kurduğu savunma hattında kış koşullarını iyi değerlendirerek üstün bir savunma savaşı verdi
[3].
Nene Hatun ve diğer Erzurumlu vatandaşların Aziziye tabyasında büyük bir cesaretle yaptıkları savunma 93 Harbi'nin unutulmayan anlarını oluşturdu.
Erzurum Rusların eline geçti. Savaşın bitmesinden sonra Rus ordusu
Erzurum'dan geri çekildi ama
Kars ve
Ardahan Berlin Antlaşması'yla Rusya'ya bırakıldı. Bu şehirler
Brest-Litovsk Antlaşması'na kadar Rusya'nın elinde kaldı.
Tuna cephesi [değiştir]Bakınız: Şıpka Geçidi Savaşı ve Plevne Savunması Şıpka Geçidi Savaşı
'Plevne muharebesi' haritas
Gazi Osman Paşa
Tuna Cephesinde ise
Çırpanlı Abdülkerim Nadir Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetleri,
Rusçuk,
Silistre,
Şumnu ve
Varna arasında bulunan Doğu Tuna Ordusu,
Vidin'de üslenen Batı Tuna Ordusu ve ikisinin arasında yer alan Balkan Ordusu olmak üzere üç ordudan oluşuyordu. Tuna Cephesi savaşları Rusların
21 Haziran 1877'de saldırıya geçmesiyle başladı.
Tırnova ve
Niğbolu'yu alan İosip Gurko komutasındaki Rus birlikleri
19 Temmuz'da stratejik açıdan büyük önemi olan Şıpka Geçidini ele geçirdiler
[4].
Süleyman Hüsnü Paşa komutasındaki Osmanlı birlikleri
Şıpka Geçidi'ni geri almak için çarpışırken Grandük Nikolay Nikolayeviç komutasındaki Rus birlikleri Osmanlı ordusunu
Plevne'de abluka altına aldılar.
Gazi Osman Paşa'nın 145 gün boyunca cesaretle sürdürdüğü
Plevne Savunması ezici bir sayı üstünlüğü bulunan
Rus ve
Romen orduları karşısında
10 Aralık 1877'de başarısızlıkla sonuçlandı
[5].
Plevne'nin düşmesinden sonra Sırplar da Osmanlılara karşı yoğun saldırıya geçtiler. Hızla ilerleyen Rus orduları
Kazanlık,
Samokov,
Yeni Zağra,
Çırpan,
Tırnova ve
Filibe'yi aldıktan sonra
Meriç Nehri'ni geçti.
20 Ocak 1878'de
Edirne düştü. Ruslar
Silivri'yi de alarak
Ayastefanos'a (
Yeşilköy) kadar ilerlediler.Savaş Osmanlıların isteği üzerine imzalanan
Ayastefanos Antlaşması'yla son buldu. Ama Avrupa'da dengenin
Rusya lehine bozulduğunu gören
Avusturya,
İngiltere,
Fransa ve
Almanya bu antlaşmaya karşı çıktılar.
Berlin'de uluslararası bir konferans toplandı ve
13 Temmuz 1878'de imzalanan
Berlin Antlaşması'yla savaş sona erdi.
Savaşın sonuçları [değiştir]93 Harbi,
Osmanlı Devleti'nin dağılma sürecini başlatan ilk önemli olaylardan biri sayılır.
II. Abdülhamit'in, yenilgiden sorumlu tuttuğu
Meclis-i Mebusan'ı süresiz tatil ederek
Kanun-i Esasi'yi askıya alması, ayrıca savaş sonrasında
Balkanlar'la
Kafkasya'dan
Anadolu'ya gelen 1 milyonu aşkın göçmenin yol açtığı toplumsal ve ekonomik bunalım öbür önemli sonuçlarıdır. Başlangıçtaki başarılara karşın ordunun donatım eksikliği ve teknik yetersizlikleri, özellikle Tuna cephesindeki komutanlar arasında görülen geçimsizlik ile
II. Abdülhamit'in doğrudan ve yanlış müdahaleleri yenilginin başlıca nedenleri arasında gösterilir