Çanakkale SavaşiGit ve:
kullan,
araÇanakkale Savaşı,
I. Dünya Savaşı sırasında
1915-
1916 yılları arasında
Gelibolu Yarımadası'nda
Osmanlı İmparatorluğu ile
İtilaf Devletleri arasında yapılan deniz ve kara savaşlarıdır. İtilaf Devletleri; Osmanlı İmparatorluğu'nun başkenti konumundaki
İstanbul'u alarak boğazların kontrolünü ele geçirmek,
Rusya'yla güvenli bir tarımsal ve askeri ticaret yolu açmak, Alman müttefiklerinden birini savaş dışı bırakarak İttifak Devletlerini zayıflatmak amaçları ile ilk hedef olarak
Çanakkale Boğazı'na girmişlerdir. Ancak saldırıları başarısız olacak, iki tarafın da çok ağır kayıplar vermesiyle İtilaf Devletleri geri çekileceklerdir.
Çanakkale Savaşları, ilgili bütün ulusları derinden etkilemiştir. Avustralya ve Yeni Zelanda'da
Anzak Günü adıyla her yıl düzenli bir seramoni tekrarlanır. Ayrıca Avustralyalı ve Yeni Zelandalılar o gün toplanarak Gelibolu Yarımadası'ndaki
Anzakların (ANZAC: Australian and New Zealand Army Corps) çıkartma yaptıkları
Anzak Koyu'na gelerek atalarının savaştıkları bu yeri ziyaret ederler.
Bu savaşlarda İtilaf subaylarının bile takdirini toplayarak yıldızı parlayan
Mustafa Kemal, 8 yıl sonra
Türk Kurtuluş Savaşı'nda milletine önderlik edecek, savaş sonunda kurulan
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurb
Savaşın Nedenleri [değiştir]Osmanlı İmparatorluğu
2 Ağustos 1914 tarihinde Almanya ile,
İttifak Devletleri safında yer almak üzere bir antlaşma imzalamıştı. Ancak bu antlaşma, Osmanlı İmparatorluğu’nun savaş hazırlıkları henüz başlamadığı için gizli tutulmuştu. Osmanlı İmparatorluğu bu antlaşmanın hemen ertesinde seferberlik hazırlıklarına başlamıştı.
Akdeniz’de İngiliz donanması önünden çekilen Alman
SMS Goeben ve
SMS Breslau ağır kruvazörlerinin, Amiral Souchon komutasında
10 Ağustos 1914 günü Çanakkale Boğazı’nı geçerek İstanbul’a gelmeleri büyük bir gerginlik yaratmıştı, çünkü Osmanlı İmparatorluğu,
Boğazlar Antlaşması gereği boğazları tüm savaş gemilerine kapalı tutmak durumundaydı. Alman Donanması’na bağlı bu gemilerin Boğazdan geçişine izin vermek savaş nedeni sayılmaktadır. Ancak Osmanlı İmparatorluğu, bu gemilerin Almanya’dan satın alındığını açıklayarak gerginliği ertelemiştir. Sözkonusu gemiler
16 Ağustos 1914 tarihinde
Yavuz ve
Midilli adlarıyla Osmanlı Donanması’na katılmışlardı. Bu gemilerdeki Alman mürettebat, Osmanlı Donanması’na ait subay ve erat üniformaları giyerek gemilerdeki görevlerini sürdürmüşler, Amiral Souchon ise Osmanlı Donanması Komutanlığı’na getirilmişti.
Yavuz ve Midilli’nin de içinde bulunduğu bir Osmanlı filosunun Amiral Souchon komutasında
27 Ekim 1914 günü Karadeniz kıyılarındaki Rus limanları olan Sivastopol ve Odessa 'yı bombalamaları ardından hem Rusya hem de İngiltere Osmanlı İmparatorluğu’na savaş ilan etmiştir.
Batı Cephesi’nde 1914 yılının Eylül ayı sonlarında Alman orduları, Fransız-İngiliz savunmasını yaramamışlar, tüm Batı Cephesi’nde cepheler kilitlenmişti. Bu durum Almanya açısından Batı Cephesi’ndeki savaşın kısa sürede bitmeyeceği anlamına geliyordu. Oysa Alman savaş planı (
Schlieffen Planı), ilk adımda Batı Cephesi’nde kısa sürede Fransız-İngiliz kuvvetlerinin yenilgiye uğratılması, ikinci adımda ise tüm kuvvetlerin Doğu’ya kaydırılarak Rusya’nın savaş dışı bırakılması esasına dayanıyordu. Schlieffen Planındaki bu sapma ardından Almanya, önce Rusya’yı savaş dışı bırakmak, Doğu’da serbest kalan kuvvetleri ile Batı Cephesi’ne yeniden yüklenmek istemişti. Osmanlı
3. Ordu'sunun
Kafkasya bölgesindeki Kasım – 1914 ayı başlarındaki taarruzları bu planın hazırlık aşamalarından biriydi.
Avrupa cephelerindeki bu gelişmeler, İngiltere ve Fransa’yı müttefikleri Rusya’yı desteklemek zorunda bırakmıştı. Zaten Rusya, Almanya üzerinde yeterince güçlü bir baskı yapamamaktaydı. Kısıtlı endüstriyel kapasitesi dolayısıyla İngiliz ve Fransız desteğine gerek duyuyordu. Fransa ve İngiltere’nin bu desteği sağlaması için olası dört yol vardır. Kuzey ulaşım hatlarından ikisi olanaksızdır. Kuzey Buz Denizi, yılın çok büyük bölümünde donmuş olduğundan deniz ulaşımına olanak vermemektedir, Baltık Denizi ise Alman Donanması’nın denetimindedir. Orta ulaşım yolu olan Avrupa karayolu ise Alman denetimindedir. Olası dördüncü yol ise Osmanlı İmparatorluğu’nun denetiminde bulunan Çanakkale ve İstanbul boğazlarının oluşturduğu denizyoludur. Çok yakın geçmişte,
Balkan Savaşı’nda,
Trablusgarp Savaşı’nda ve
Sarıkamış Harekatı’nda ağır yenilgiler almış olan Osmanlı İmparatorluğu’nun askeri gücü, İtilaf Devletleri’nce zaten yetersiz olarak değerlendirilmektedir. Avrupalılarca "hasta adam" olarak görülen yaşlı Osmanlı İmparatorluğu'nın boğazlardaki bir saldırıyı kaldıramayacağı düşünülmektedir. Eğer Boğazlar askeri olarak kontrol altına alınabilirse, Rusya’nın desteklenmesi olanaklıdır. Gerçekten de Rusya, Kasım ayı başlarında müttefiklerinden Çanakkale Boğazı’na göstermelik de olsa bir saldırı yapılmasını istemiştir. Böylece Kafkasya’da Osmanlı ordusunun baskısı hafifleyecektir.
Öte yandan Rusya direnmeyi sürdürecek olursa, Almanya’nın Batı Cephesi’nde yeni bir taarruza kalkışma olanağı da pek yoktur. Bu tesbit, özellikle İngiliz yüksek komutanlığının, Batı Cephesi’ndeki kuvvetlerin bir bölümünün burada atıl tutulup tutulmadığının sorgulanmasına yol açmıştır. Ayrıca İngiliz Donanması da yeterince etkili kullanılmamaktadır. Böylece Batı Cephesi’nden alınacak bir kısım kuvvetle donanmanın işbirliği ile daha etkili ve sonuç alıcı bir harekata girişilmesi yolları aranmaya başlandı. Sonuçta Boğazlar’a yönelik bir operasyon planı üzerinde tartışılmaya başlanmıştır.
Rusya ile bağlantının bu şekilde, Boğazlar’ın kontrolünün sağlanarak sonuçlandırılması, Osmanlı Devleti’nin başkenti olan İstanbul’un da işgalini kaçınılmaz olarak gerektirmektedir. İkisi, aynı anda gerçekleşecek sonuçlardır.
19 Şubat günü, güçlü Fransız kuvvetleri ile İngiliz
HMS Queen Elizabeth savaş gemisinin Türk sahil bataryalarını bombalayarak ilk Çanakkale saldırısı başlatılmış oldu.
İtilaf devletleri, kısa bir aranın ardından bir sonraki saldırıyı
18 Martta gerçekleştirmişlerdir. Hedef, Çanakkale Boğazı'nın sadece 1 mil genişliğindeki en dar noktasıdır.
Admiral de Robeck komutasındaki aşağı yukarı en az 16 savaş gemilik dev donanma Çanakkale'yi geçmeye kalkmıştır. Ancak her gemi
Nusrat(Nusret) adlı Türk mayın gemisinin boğazın Asya tarafına yerleştirdiği deniz mayınları tarafından hasar almıştır. Bazı balıkçılar, İngilizler tarafından mayın toplama işiyle görevlendirilmiştir; ama Türk ordusunun açtığı top atışlarıyla korkarak kaçmışlar, mayınlara dokunulmamıştır. Yerinde kalmış bu mayınlar İngiliz
HMS Ocean,
HMS Irresistible ve Fransız
Bouvet adlı üç savaş gemisini batırmıştır. Ayrıca İngiliz
HMS Inflexible ve Fransız savaş gemileri
Suffren ve
Gaulois çok ağır bir şekilde hasar almıştır.
Bu ağır kayıplar İtilaf devletlerine, Çanakkale'yi deniz yoluyla geçemeyeceklerini göstermiştir. İngiliz donanmasının yenilmesi Türk askerlerine inanılmaz bir moral olmuştur, çünkü İngiliz donanmasının geri çekilmesinin hemen öncesinde Türk topçuları cephane sıkıntısı çekmeye başlamıştır. Eğer düşman gemileri biraz daha zorlasaydı, cephanesi biten topçular bir şey yapamayacak, belki de İtilaf devletleri boğazı geçebileceklerdi. Bu nedenle İngilizlerin geri çekilme kararı biraz tartışmalıdır, aslında
Churchill boğazın zorlanmasını önermiştir.
Sonuç olarak, 18 Mart 1915'te İtilaf devletleri, Türkler tarafından yenilgiye uğratılmıştır.
Deniz mayınları ve kıyılardaki Türk topçu bataryalarının isabetli atışları denizden geçişin mümkün olmayacağını göstermiş, İtilaf Devletleri Gelibolu Yarımadası üzerine çıkarak Türkleri karadan yenmeyi planlamışlardır.
Gelibolu Yarımadasında Müttefik çıkartmaları yarımadanın güney bölümündeki altı kumsala, iki cephede yapılmıştır.
Seddülbahir Cephesi’ne 29. İngiliz Tümeni ile Fransız Kolordusu (Fransız Doğu Sefer Kuvveti) çıkartma yaparken
Arıburnu Cephesi’nde ise
Anzaklar Kolordusu çıkartma yapmıştır.
Her iki cephedeki kanlı çatışmalar ardından 1915 yılının Temmuz ayı sonlarında cepheler kilitlenmiş, çatışmalar mevzi harbine dönüşmüştü. Gelibolu Yarımadasında bir sonuç elde edebilmek için İngiliz General Sir Ian Hamilton, daha kuzeyde üçüncü bir cephe açmak gereği duymuş, Suvla Koyu’nda çıkartma yaparak
Anafartalar Cephesi’ni açmıştır.
6 Ağustos 1915 tarihinde Suvla Koyu'na yapılan çıkartmayla Çanakkale Savaşları bu bölgeye kaymış, Arıburnu'ndaki Anzak Kolordusu ile Suvla çıkartma kuvvetleri, dolayısıyla bu iki cephe birleşmiştir. Gelibolu Yarımadası'nın Müttefik kuvvetlerce tahliyesine kadar asıl çatışmalar bu bölgede olmuş, Seddülbahir Cephesi, kayda değer bir çatışmaya sahne olmamıştır.
Müttefiklerin Gelibolu Seferi'ne eklenen yeni takviyelerle üçüncü bir cephe açılmasına karşın kara harekatı Müttefikler açısından bir sonuç getirmemiş, Türk kuvvetlerinin direnci karşısında cepheler yeniden kilitlenmiştir.
Bulgaristan'ın İttifak Devletlerine katılmasının, Almanya ile Osmanlı arasında Balkanlar üzerinden sağlam bir kara köprüsünün kurulması olduğunu düşünen İtilaf Devletleri, zaten 2 yıldır ilerleme kaydetmeden sürekli zayiat verdiklerini de hesaba katarak Aralık 1915'te geceleri yavaş yavaş ve sessiz sedasız Gelibolu'dan ayrılmışlardır. Böylece 2 yıldır süren şiddetli ve kanlı çarpışmalar Türklerin galibiyetiyle sona ermiştir.
Savaşın Sonuçları [değiştir]İngiltere ve
Fransa ile
Osmanlı ve
Alman orduları arasında geçen ve iki taraftan toplam 500,000'den fazla insanın "kaybına" (ölüm, firar, esir, sakatlanma ve hastalıklar) neden olan savaşın ardından
İtilaf Devletleri Çanakkale Boğazı'nı geçememiş,
İstanbul'u işgal edememiş,
Rusya'da zorda kalan çarlık rejimi devrilmiş ve
I. Dünya Savaşı 2 yıl uzamıştır. Bunları kısaca şöyle özetleyebiliriz:
- Denizde başlayarak karada süren ve 2 yıl sonunda biten, savaşın en acı biçimde yaşandığı savaşlardan biri olarak görülen Çanakkale Savaşları sonucunda Osmanlı tüm dünyaya "Çanakkale Geçilmez!" olgusunu kabul ettirmiştir. [kaynak belirtilmeli]
- Rus Çarı I. Nikolas'ın Osmanlı İmparatorluğu'na yaptığı "hasta adam" yakıştırması Avrupalıların gözü önünde yıkılmıştır.
- Çanakkale Savaşları, müttefikleriyle Rusya'nın irtibatını önlemiş, bu arada Lenin ve yandaşları Bolşeviklerin Ekim Devrimi ile Rusya savaş dışı kalmıştır. Bu durum ihtilal Rusyası ile müttefiklerini birbirinden ayırmıştır. Sovyet Rusya Kurtuluş Savaşı yıllarında Ankara hükûmetine lojistik destek sağlamış ve T.B.M.M ordusunun kazanmasına katkıda bulunmuştur.
- Mustafa Kemal bu savaşta Conkbayırı Anafartalar ve Arıburnun'da görev yapmıştır. "Ben size savaşmanızı değil ölmenizi emrediyorum " sözünü burda söylemiştir. Bu sözler ve üstlendiği görevlerle Mustafa Kema